8 Nisan 2013 Pazartesi

maggie'ye anti-taziye


güle güle thatcher. umarım yerin cehennemdedir. tabii eğer cehennem varsa.
umarım cehennem vardır. cennet olmasa da olur. cehennemlikler tevazu gösteremeyecek kadar alçakken, cennetliklerin cennete ihtiyacı hiç olmadı zaten.
hoş, sen olmasan cehennem niye var olur ki zaten ? cehennem kimler içindi ? cehennem zaten sana mahkumdu, thatcher. tıpkı bobby sands'in sana mahkum olduğu gibi. cehennemde sen olmasan olmazdı. sen varsan ve cehennemde varsa siz, et ve tırnak gibi, nasıl ayrılabilirdiniz ?
normalde ölüm yazıları yazmayı sevmiyorum, thatcher. normalde ne taziyeden hoşlanırım ne ağıttan.. normalde nefret dolu söylemlerden de hoşlanmam. normalde normalliklerin bile fazlasından hoşlanmam. deliliğin azı zihni canlandırır, vücudu güçlendirir. bak bobby sands gibi. belki uzaklardan patrick pearse'ın bile sesleri duyuluyordun durduğun yerde, şimdi her ne cehennemdeysen.
cathal brugh bu haline ne çok gülerdi. arjantinliler, malvinas halkı çok sevinmiştir bir yerlerde. sen soğuk, çaresiz, bembeyaz bir tenin altında şimdi hiç bir şeytanlığın peşinde olamayacaksın. artık kimseyi öldüremeyeceksin, thatcher. artık ölülerin arasındasın ve ölüleri öldüremezsin, sen bile. lordlar kamarasının pek haşmetli üyesi, demir leydi, senin bile gücün burada ölümün altından kalkamayacak.
tanrı bile seni sevemez thatcher. kendisi bir nekrofilik olmasına rağmen seni sevebilecek kadar gerizekâlı bir tanrı düşünülemez. şeytanlar, zebaniler ve en çok da ellerinde bagpipe'ları ve gayda'larıyla diğer adalılar sana derin bir kin duyacak. arjantin'de, belki guadalajara'da, belki aires'te bir anne şimdi, şu anda gözleri yaşlı, duydu yok olup gitmeni. belki o anne çoktan nefesini tüketti. belki bir kardeş, bir baba..
ulster'de bile tiksinmeyle anılacaksın. ne mutlu onlara ! artık buradan kovuldun, sürüldün. bastığın yerlerde çiçekler biter bir gün. sisli vadi'deki zavallıların ölülerini kabul eden topraklar seni de kabul eder belki. belki melekler arasında bile küfürle anılacaksın, iron lady. belki 'maggie'nin başına belki de sonuna bir hakaret eklenecek gittiğin yerde. hiçbir yerde sadece 'thatcher' olarak kalamayacaksın. adını zırh gibi kuşanamayacaksın. makamını, çok bilmiş laflarını, sahte umursamazlığını da.
köpeklerinin eğittiği khmerler kaç çocuğa işkence yaptı maggie ? babalarının saklandığı tavan arasını ispiyonlasınlar diye ? kaç kamboçyalının tırnaklarını çektiler, seninkini peşaverli bir göçmen ayda iki yüz pound'a cilalarken ? senin başın koskoca sedir şapkalarla sömürge güneşlerinden kaçınırken, kaç libyalının başı bir şarapnelle ayrıldı gövdesinden ? tutmayan ayakların şimdi titremiyor, thatcher. titreyemez.
hiç gücenme, leydi. liverpool'da bıyıklı yüzü, kaslı kolları, geniş göğsüyle safkan bir anglosakson bile nefret etti senden. daha gün gibiydi, bir atölyeyi sattı commonwealth bir amerikan zenginine. hepsi sokakta kalmıştı. mersey nehrinin mavici tarafları şimdi daha zengindi. kırmızılar evlerine ekmek götürebileceklerdi ama noel'de o yıl dolduracak hindileri olmayacaktı, o kesin. nehir seni sevmedi thatcher, kırmızılarda sevmedi, noel baba da, çocuklar da, eminim ki maviler de. cambridge'de fakülte duvarına 'peace' yazan öğrencide sevmedi seni kemik gözlüklerinin ardından, londra'da dean caddesinde fakirhane sakinleri de, vietnam'da bir gazinin mutsuz kız çocuğu da.
ölümü savunmak benim işim değil thatcher. sen bunu hepimizin yerine yeterinden fazla yaptın zaten. ama son bir ölümü de sen gerekli kıldın maggie. sevimli lakaplarının ardında bu en tiksinç olanıyla, maggie, ölüme boğuldun şimdi. denizin ötesinden ruhların sesleri tabutuna vuruyor, bir pazartesi telaşında. şimdi öl maggie ve mümkünse geri gelme. yeter ki gelme de -

- cehennemdeki yerin benden sana söz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder