5 Kasım 2012 Pazartesi

Kasım'ın 5'i

"Remember, remember
Fifth of November
Gunpowder, treason and plot..
I've seen no reason
Why the gunpowder treason
Should ever be forgot"

"Hatırla, hatırla
Beş kasım'ı hatırla
Barut, ihanet ve komplo..
Bu ihanetin unutulması için
Hiçbir sebep göremiyorum"

Her yılın Kasım ayının beşinde Britanya adasının çocukları bulundukları şehrin havai fişek gösterilerini izlemek üzere ebeveynleriyle birlikte meydana akın ettiklerinde bu şiir okunur hep bir ağızdan. Belki hiç öğretilmemiştir bile onlara. Muhtemelen hiçbiri bu dizelerin anlamını bilmez, hatta belki de bilmek bile istemez. Ebeveynler için de durum çok farklı değildir. Çocuklarından gelen bir alışkanlık, "God Save the Queen" "All Hail to England", belki de sloganize olmuş fikrin cazibesinden midir, yoksa derin bir toplum dayatması mı bilinmez, ama kendilerini bildikleri bileli adanın yağmurlu sonbahar günlerinin birinde geleneksel havai fişek gösterilerini izlemeye gider bu yetişkinler. Havai fişek Britanyalılar için alışıldık bir icattır aslında. Sözü geçen komplo'nun düzenlendiği Kral James I, tahta çıktığında bunu bir ateş gösterisiyle kutlamıştır, ki bu olay henüz 1566 yılına denk düşmektedir. Hatta öyle ki bu olaydan sonra Kral James bu gösteriden sorumlu saray görevlisini "sör" ilân edip şovalyelik bile vermiştir.

Çocukların bu yağmurlu ada havasında yılda bir kez de olsa böyle masalsı manzaralar görmeye bayılmalarına şaşırmamak gerek. Şaşırılası olan bir şey varsa o da bu bayramın sebepsizce 456 yıldır süregelmekte olması. Daha şaşırılası olan bir şeyse yaklaşık son 10 yıllık tarihini bir anti-kapitalist hareketin sembol günü olarak geçirmesi.

Peki neden bunu bu kadar önemsiyoruz ? Çoğu kişiye göre en kolay cevap, David Alan'ın 'V for Vendetta' fanzininden uyarlanmış bir Warner Bros. filmi. Bu sava göre, bahsi geçen komplo, bundan 500 yıl öncesinin Britanya krallığında henüz bir dengeye oturmamış bir mezhepler yığının içinden çıkan bir adamın bireysel ve köktenci terörizminden ibaret. Halihazırdaki Kral James I büyük bir Protestan muhafazakarı ve gittikçe zayıflamakta olan Katolik Anglosakson nüfusun haklarının çoğunu tahtına geçer geçmez gaspetmiş bir zorba. İşe önce kendi sarayındaki Katolik rahipleri, danışmanları, kişisel hizmetkarlarını, soytarıları, saray muhafızlarını şehrinden kovarak başlıyor, sonra Katolik şapellerini şarap mahzenleri haline dönüştürmeye çalışıp kendi mülkiyetine geçiriyor, sonra zamanla Katolik hukukçuların tasfiyesi ve sonunda işler Londra'dan tüm Katolikleri zorunlu göçe uğratmaya kadar gidiyor.

Bu gelişmeler esnasında Ada'sını Fransız ve İspanyollara karşı korumaya yemin etmiş bulunan bir York'lu genç bir Anglosakson subay, Guy Fawkes, genç yaşta dul kalan annesinin bu tehcirin kurbanlarından 'ex'-soylu Baynbrigge ailesinin reisi Denis Baynbrigge ile evlenmesine ses çıkarmıyor. Aslen ailenin tamamı Katolik olmamasına rağmen soyağacının bir o Katolik olan dalı çoktan Kral'ın dikkatini çekmiş durumda ve diğer tüm saygınlık sahibi İngiliz sülaleleri gibi Baynbrigge'ler de Yorkshire'ın yolunu tutmuşlar çaresiz. Evlilikten sonra Fawkes bir yandan eğitimini Baynbrigge'lerin mali yardımlarıyla desteklerken, diğer yandan annesiyle birlikte Baynbrigge'lerin o dönemki meşhur Bloubberhouses malikelerine yerleşiyor. Bu yıllarda ise uzun zamandır Kral'ın hükmüyle hapiste kalan, 'granmaster' John Pulleyn, ailenin yaramaz Katolik'i, serbest kalıyor ve akrabaların peşinde York'a taşınıyor. Fawkes ile akıl hocası Pulleyn'in tanışmaları bu şekilde gerçkeleşiyor ve Fawkes derhal onun Katolik öğretilerinden ve eğitimini Katolisist, 'Romagne', klasik Hristiyanlığa bağlı yönde ilerletmesi yönündeki telkinlerinden etkilenmeye başlıyor. Bu yıllarda kendi fikir dünyasını tamamen değiştirmeye başlayan Fawkes Kraliyet birliklerinin eğitimini tamamlıyor ancak yeni patlayan Sekiz Yıl Savaşları'nın zorlu yıllarında kendini aniden Hollanda'da buluyor.

Belki de dönemine göre en kültür sahibi askeri uzmanlardan biri haline gelen Fawkes, o güne kadar görülmemiş bir hızla Kraliyet rütbeler sisteminin üst noktalarına doğru tırmanmaya başlıyor ve büyük bir dikkatle fikirlerini koyu Protestan İngiliz aristokrasisinden gizliyor. Bir yandan artık seçim vaktinin geldiğini anlayan Fawkes, savaşın sonlarına doğru İspanyol generallere kendi komutasında yakından tanıdığı İrlandalı katoliklerle İrlanda'nın savaş sonrası durumunu tartışmak bahanesiyle irtibat kurmaya başlıyor. Bu sırada kendi gibi Katolik olduğunu bildiği İrlandalı Sör William Stanley'in geniş askeri saygınlığının korumasını fark eden Fawkes, İspanyollarla anlaşıp 1588 yılının ilkbaharından itibaren hemen hemen tüm emirerleriyle birlikte bugünkü Fransa'nın Calais topraklarında İspanyol kuşatma armadasına oldukça yükek bir rütbeyle katılıyor ve İngiltere kralınca derhal vatan haini ilan ediliyor. Başta büyük bir şoka uğrayan İngiliz politikası belki sonuçta kazanılan zaferin getirdiği müttefik Hollandalıların bağımsızlığının sarhoşluğuyla, belki savaş sonunda patlayan İskoçya krallığının ayrılması ve İrlanda mülkünün İngiliz kraliyetinin keskin tahakkümün kısmen dışına itilmesinin yarattığı krizin sıcaklığıyla Guy Fawkes'ı unutuyor ve halk arasındaki aşağılayıcı ve 'Guido Fawkes' alayının dışında bir süreliğine gözlerden kaçırılıyor. (Bu takma ad Guy isminin İspanyolca'ya uydurulup, hıyanete duyulan nefretin halk dilinde ifadesinden ibarettir)


Savaş yıllarında İngiliz politikasını yakından tanıyan, yeraltı katolik direnişinin içine dahil olan Fawkes, ada katoliklerinin lideri Robert Catersby ile komplo fikrinin temellerini atıyor. Bir gece bağlı bulunduğu İspanyol armadasında izin almadan Manş'ı geçen Fawkes ile Catersby bir yerel Londra hanında buluşarak hazırlıklara başlıyorlar. Yaptıkları plan uyarınca Parlamento binasının çok yakınındaki bir dostlarının evinden bir tünel kazarak tüm parlamentoyu, kraliyet konutunu ve Lordlar Kamarası'nın barut dolu fıçılarla uçurma niyetinde olan komplocular yurtdışından da destek almaya çalışyorlar. Sınırdışı edilen Gal, İskoç ve İrlandalı muhalifler ve katoliklerden hiçbir yardım göremedikleri gibi, savaş sonrası güç kazanma ve ikinci bir çatışmaya dek durumu koruma çabasındaki Katolik İspanya'dan komploculardan Thomas Wintour'un tüm çabalarına rağmen sonuç alamayınca kendi imkanlarını zorlamak zorunda kalan grup, sonunda 1605 yılının 5 Kasım gününde anlaşarak çalışmalara koyuluyor.

Ve sonrası belki de malum. Kimliği belirsiz bir mektup bir sabah Lord Monteagle'ın Kamara'daki odasına ulaşıyor ve onu bu günlerde parlamento bölgesinden uzak durmaya, büyük bir patlama olacağına dair uyarıyor. Durumu derhal değerlendiren Monteagle, Kral'a da danışarak Parlamento muhafızlarından bir kaçını işin aslını öğrenmek üzere görevlendiriyor. Artık 5 Kasım'ın şafağına saatler kala, son hazırlıklarını gözden geçirmekte olan Fawkes gece karanlığında yakalanıp sorgulanıyor ve durumu hemen şüpheli bulunuyor. Kısa zamanda da diğer arkadaşları yakalanıyor, üç günde sekiz ayrı işkenceden geçirilip bir türlü İspanyolca dualar ve sloganlardan başka ağzından hiçbir kelime alamayan İngilizler, işkencedeki çetinliğiyle meşhur Sir William Waad'ı soruşturmada görevlendiriyor ve mecali kalmamış Guy Fawkes'ı elinden 'Guido' imzalı bir kirli bir paçavrayı, bir itirafnameyi alıyor. Ertesi gün sekiz komplocu birden ipe gidiyorlar.

Peki bu kadar tarih salatasının ardından elbette ki Guy Fawkes, bir açık fikirlilik abidesi değil, bir köle lideri, özgürlük savaşçısı değil. Ama sanırım Fawkes'ı küçümseyen zatların gözden kaçırdıkları bunun en doğal olan olması. Fawkes siz olabilirsiniz, Protestan bir hükümranlığın Katolik düşkünlerinden, Katolik bir Papal diktatoryanın Protestan rahiplerinde biri olabilirsiniz. Beyazlar ülkesinde bir Afro, Şeriat'ın iki taraflı keskin kılıcının altında boynunu uzatmış bir sapkın, Yakuzaların arasında bir Gaijin de olabilirdiniz. Hatta hepiniz bir yönünüzle de öylesiniz zaten. Heteroseksüelliği kutsayan medeniyetler kendi lağımlarında yükselen Eşcinselliği ancak ezemeyecekleri güce geldiğinde fark edecek kadar kördüler. İrlandalılar İngilizler için artık geri dönüşü olmayan bir sorundur. Bugün halihazırdaki Ortadoğu bataklığımızda elinde oyuncak yerine kalaşnikof şarjörleri olan bir çocuk görürseniz Fawkes'ı hatırlayın. Eğer beş asır kadar geri gidebilseydiniz genç Fawkes'ın gözlerinde o çocuğun gözlerindeki içgüdüsel öfkeyi, başkaları onu benliğini oluşturan 'şey'i ihanet diye yaftaladığı için o 'başkaları'na duyduğu karşı konulmaz yabancılığı hissedebilirdiniz. Guy Fawkes Anglosakson Protestanlığı denen kuyunun en dibinden gökyüzündeki güneş ülkesine bakan bir hayalperestti, evet. Zamanında Spartacus de aynı şeyi özgürlük duygusunu, kişiliğinin o güneş ülkesinin yüzüne vuran ışınlarla yıkanması hayal etmişti o da aynı şekilde. Rousseau aynı tutkuyla Fawkes'tan sadece birkaç yüzyıl sonra yanıp tutuştu, üstelik onunki akıl almaz bir devrime sebep olmuştu. 1805'de Haiti'li Toussaint muhtemelen adasının her beyaz köle sahibine, Fawkes'ın kibar bir Protestan aristokratın kendini beğenmişliğini izlerken içinde kor gibi yanan bir intikam duygusuyla bakıyordu. Onunki de bir halkın kaderini değiştirmişti. Belki dün otobüste bir aptal sizin kısa eteğinize ayıplayarak bakarken, yahut o erkek yüzünüzün iki yanında, kulaklarınızdaki küpeyi tiksintiyle izlerken siz de o ülkeyi düşlemiştiniz.

Beş kasım bir V For Vendetta Fan Kulübü bayramı değil. Eğer bu hislerinin birine bile sahipseniz (ki olmanız en tabii olanıdır) sizin bayramınız, sizin intikamınız, sizin çağrınız, sizin çöküşünüz ve sizin kurtuluşunuz olmalıydı. Onun tek şanssızlığıysa o günkü hayal kırıklığıydı, nicedir ki o hayal kırıklığı beş asrın birikiminde büyüdü, büyüdü ve bugün yepyeni, koskocaman bir patlamanın, tek bir parlamento patlamasının değil, bütünden bir kıyamet makinesinin yok edilmesine gebe bir patlamanın timsali oldu.

Hatırla..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder